Prof. Dr. Haluk Eyidoğan: Adalar Deklarasyonu Çalıştay Konuşması

Prof. Dr. Haluk Eyidoğan: Adalar Deklarasyonu Çalıştay Konuşması

25 Şubat 2024 günü Büyükada Deniz Kulübünde düzenlenen Adalar Çalıştayı’nda Sayın Prof. Dr. Haluk Eyidoğan’ın yapmış olduğu konuşmadır. 

Ali Mengü Şeker: Nino Varon’a teşekkür ediyoruz. Şimdi sözü Haluk Beye veriyorum. Buyurun efendim.

Prof. Dr. Haluk Eyidoğan : Herkese merhaba. Hoş geldiniz. Ben 1985’te Heybeliada’ya geldim.  Ama hala bize yazlıkçı gözüyle bakılıyor. Böyle bir ayrım da söz konusu. Tabi burada sadece yazları geçirmeme rağmen Adalar’ın bazı sorunları ile ilgilenmek, hemhal olmak konusunda da akademisyen olarak uzmanlık alanım dışında birçok STK faaliyetlerine de katıldım, Heybeliada Gönüllüleri Derneği’nin başkanlığını da yaptım, hatta benim yerime dernek başkanı bulamadığım için derneği kapattım. (kahkahalar) O günlerden sonra, 1985’ten sonra, yaptığımız çalışmalarla ilgili birçok evrak birikimleri de yaptım. Mesela 20 Ocak 2010’da “Adalar Belediyesi Değişim ve Gelişim Önerileri” adlı bir doküman var bende, bu sizin deklarasyona fark atar. Çünkü bu evrakta 80 madde var. Ayrıca, sanıyorum 2013 yılıydı, Başbakanlığa sunulmak üzere burada hazırlandı. Adalar’ın kimliği, kültürel, sosyal yapısı, tabii deprem ve afet riskleri bakımından çok yönlü, birçok kişinin görüşlerinin yansıtıldığı ayrıntılı rapor yazıldı. Çok sayıda makale çıktı, Adalı Dergisi başta olmak üzere. Çeşitli başlıklar var, çok farklı başlıklar var. Bugün onların belki bir kısmını Deklarasyon çerçevesinde konuşacağız. Ekim 2009’da, Belediye’nin yayınladığı bir dergide, “Adalar Belediyesi’nin gelirleri ve personel sayısı azaltılıyor” diyor. Deklarasyon’da da var bu. Aslında Adalar Belediyesi’nin gelirlerinin ve personel sayısının azaltılmasının nedeni yasa mevcut mevzuattan kaynaklanıyor, yani nüfusunuz ne kadar azsa o kadar para alıyorsunuz. Ama Adalar’da şimdi 15 bin küsur, 16 bin civarında bir nüfusumuz var; kemikleşmiş bir konu biliyorsunuz. Yazın kaç kişi oluyoruz? (Salondan sesler: Bilmiyoruz) Yani günübirlikleri saymıyoruz, 50-60 bin civarı, yani burada ikameti olmasa bile evi olanlar tartışmalı bir konu, 60 bin mi, yetmiş bin mi 80 bin mi, devamlı burada kalanların sayısını bilmiyoruz. Şimdi, yazlıkçılar dahil herkes ikametini Adalar’a alsaydı, o zaman Belediyemizin geliri de o oranda artacaktı. Yani 16 bin değil de 60 bine göre İller Bankası’ndan bir para alınacaktı, ona göre gelirlerimiz olacaktı. Yani en azından bir açığı kapatabilecek bir para, çok büyük bir para değil tabii.

Deniz Kulübüne gelirken çok sevdiğim saydığım bir Adalı ile yan yana geliyorduk, adını söylemeyeyim, dedim ki ben bir bilgiye ve sayıya erişmek istiyorum, bu bilgiye erişemedim. Özellikle, Adalar’da son beş yılda giderek artan yabancı ve günübirlikçi sayısı da var, öyle bir ticari faaliyet var, yazın, mayısta başlar ekime kadar devam eder. Bir Adalı mali müşavire sormuştum, ondan cevap alamadım; dedim ki Adalarımızın son yıllardaki yıllık ortalama cirosu ne kadar? Bilgi yok!  Peki burada son yıllarda özellikle adalarımıza gelen çeşitli motorlar var, 80 desibel gürültüyle ve egzoz dumanıyla gelen motorlar var, yıllık sayısı ne kadar? Sevgili dostum “araştıracağım” dedi. Gayet kolay, çünkü akbil veya ona benzer kayıtlar var. Şimdi bu benim akademik konumun dışında bir konuya değiniyor ama yani Adalar’da nüfus artışı bu yönde, yazlıkçılar geliyor gidiyor, dolayısıyla. Bir zamanlar ben meclisteyken Celal Dinçer vekilimiz ve Mahmut Tanal vekilimiz soru önergeleri verdiler ve kanun teklifleri verdiler. Bir tanesi bu (teklif kopyası gösteriliyor). Burada bir kanun teklifi var. Celal Dinçer, İstanbul milletvekili. 19.11.2012: 5393 Sayılı Belediyeler Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi. Yani belediyelerin, burada Adalar Belediyesi’nin gelirlerinin artırılması hedef. Çünkü Ada nedir? SİT alanıdır. Özel koruma altında, 6 bin küsur binası var, bunların 1500 civarında tescili eseri var. Dolayısıyla Sayın Mahmut Tanal da buna benzer bir yasa teklifi vermişti. İki tane yasa teklifi var Adalar ile ilgili.

Yani, insan hareketliliği güzel, ama ne kadar çok insan gelir, Adalar’ı ziyaret ederse o kadar çok para bırakıyor, o kadar çok etrafı, çevreyi kullanıyor, Ada’yı kullanıyor, denizi kullanıyor, her şeyi kullanıyor. Ve SİT alanıyız ve korumak zorundayız. Doğal, arkeolojik ve tarihi SİT alanıyız. Bunların bir tanesini koruyamadık, Yassıada! Beş yıldızlı bir otel yaptılar, ben geçen gün bir konuşmada da söyledim, dedim ki “bir deprem olursa aklınızda olsun, beş yıldızlı kullanılmayan bomboş bir oteliniz var, yeni deprem yönetmeliğine göre de yapıldı, çok sağlamdır, boş duruyor, evi yıkılanlar zarar görenler o otele yerleşebilirler. Orada boş duruyor çünkü. Şimdi biraz akademik konumla ilgili bazı şeylere değinmek istiyorum…

Evet, şimdi, Adalar’ın coğrafyasını, nüfus yapısını biliyorsunuz. Adalar’ın tabi başka bir coğrafi özelliği var, Marmara Denizi’nde. O da, Marmara denizinde Adalar ilçesinde dokuz tane ada var ve bunların beş tanesinde yerleşim var. Adalar’ın bulunduğu konum itibariyle olası bir depreme, Marmara depremine en yakın konumda. Cephe diye düşünürsek oluşacak deniz hareketlerine ve yer hareketlerine en yakın noktada bulunuyor.

Son Türkiye Deprem Tehlike Haritası’na göre, İstanbul’da deprem sırasında maruz kalınacak yer hareketi şiddeti en yüksek Adalar’da olacak. Bunu teknik olarak ifade edeyim, yerçekimi ivmesi 1 G kuvvetindedir. Adalarda maruz kalınacak depremde yer hareketi 0,52 G ile 0,6 G’dir. Kahramanmaraş’taki yıkımdan sorumlu ivme 1.0 g civarındaydı. Dolaysısıyla, biz olası depreme en yakın konumdayız. Bununlar ilgili tespitler var, şu anda İstanbul geneli için yapılan tespitler var, ama Adalar için yapılan tespitlere de İstanbul Büyükşehir Belediyesinin ilgili web sitesinden ulaşabilirsiniz.  Ben de İBB’nin deprem çalışmalarına katılıyorum, şu anda İBB’nin Deprem Bilim Kurulu’nda üyeyim. Orada çeşitli mesleklerden depremle ilgili, yer bilimleri ile ilgili bilim insanları ile birlikte çalışmalar yapıyoruz. Bu çerçevede “Adalar için neler yapabiliriz” üzerinde düşündüm. Benim üyesi olduğum Adalar Vakfı olarak bir çalışma yaptık. Ben de bunu İBB’deki toplantılarda da bir şekilde ifade ettim, depremle ilgili toplantılarda da anlatmağa çalıştım. Kısaca size ondan da bahsedeyim, yani biz Belediye olarak, STK’lar olarak, sivil toplum kuruluşları ve platformlar olarak, sivil toplumun katılımıyla da yerel yönetim ve mülki amirin katılımıyla “neler yapabiliriz?” noktasında bir strateji ve eylem planı belirledik ve bunu önerdik. Çünkü, bir tehlike varsa bu tehlike karşısında hepimiz tetikte olmalıyız, yerel yönetimin, mülki amirliğin ve sivil toplum kuruluşlarının birlikte çalışması gerekiyor.  Çünkü, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere ortak risklerin azaltılması için önerilen genel yaklaşım ve model, bu konunun yerelde çözülmesi şeklindedir. Yani “ağırlık yerel yönetimde olacak, merkezi yönetim de yerel yönetime bu konudaki projelerin finansal desteğini sağlamak için yardımcı olacak”; model bu!  Dolayısıyla afet risklerinin azaltılması konusunda ya da diğer konularda merkezi yönetim ve yerel yönetim iş birliği dediğimiz olayda, merkezi yönetim, yerel yönetimi dinlemek zorunda, yerel yönetimi anlamak zorunda, yerel yönetimin düşündüklerini bilmek zorunda. Bu nedenle yerel yönetimin projelerini, sorunlarını ve yerel çözümleri anlayıp destek vermek zorunda. Burada, “merkezi yönetimin dediği olur” gibi bir yaklaşım, merkezi yönetim-yerel yönetim iş birliği bakımından yanlıştır. Birleşmiş Milletler, nüfusu sürekli artan şehirler için böyle bir şey önermiyor. Yerel yönetimin güçlendirilmesi gerekiyor.

Şimdi bu çerçevede, 6.217 binamız var, 1.500’e yakın da tescilli binamız var, çeşitli derecelerde tescilli tarihi eserlerimiz, tarihi mirasımız olan yapılarımız var. Dolayısıyla bunlarla ilgili bazı sayılar vereyim: Tüm yapıların % 50’si betonarme karkas, % 41’i yığma, % 9’u ahşap bina. Bu binaların % 27’sinin yapım yılı bilinmiyor. Binaların % 5’i 1950 öncesi, % 39’u 1951-1980 arası, % 25’i 1981 ile 2000 arası, % 4’ü de 2011 yılı sonrası inşa edilmiş, ve kat sayısı en fazla üç olanlar ise binaların % 86’sı. Böyle bir tipoloji var. Böyle bir durum var yapılarda.

Nüfus ile ilgili olarak konuşmamın girişinde bahsetmiştim. Yani sizin 60.000 bin kişinin kullandığı mekân varsa herkesin bir kere ikamet kaydını buraya aldırmasında büyük yarar var, her yönüyle faydası var. Sosyal kararlar, kültürel faaliyetler, belediye faaliyetleri, siyasi hareketler, ne bileyim, çok yönlü olarak bir aidiyet geliştirmemiz gerekiyor. Aidiyet geliştirmezsek yerel yönetimi kimse dinlemez diye düşünüyorum.

Bununla ilgili İBB’nin en son yaptırdığı deprem kayıpları analizinde, maalesef Adalar’ın nüfusu 16.000, gece nüfusuna göre. Gündüz nüfusu ya da yaz nüfusu, hareketli nüfus ise 70.000 ise, hafta sonları yerli ve yabancı nüfus ile birlikte nüfus kaç kişi oluyor bilmiyoruz.

Depreme yeniden gelecek olursak; bina sayısı az olduğu için yıkım sayısı az gözüküyor. Ama oran olarak baktığımızda % 28’i buluyor, Adalar olarak İstanbul’da oransal olarak en fazla bina kaybı yaşıyoruz. Burada bazı projelere başlamak gerekiyor.

Peki nasıl projeler yapacağız? Yıkıp, 6306’ya göre yeniden yapamıyoruz. Tescilli binalarımız var, ayrıca başka prosedürler var. Adalar Vakfı Başkanı Ali Erkurt da burada, mimar kendisi; SİT alanı kuralları var, başka kurallar var, detaylara vakıf kendisi. SİT alanı kurallarına baktığımızda mevcut binaları yıkıp aynısını yeniden yapamıyoruz, dolayısıyla böyle bir sıkıntımız var. Demek ki güçlendirme yapılması gerekiyor. Hem tarihi binalar için hem de saydığım değişik türdeki, ahşap olsun, betonarme olsun, yığma olsun tüm binalar için güçlendirme aşamaları geliştirmemiz gerekiyor. Profesyonel bir çalışma gerekiyor. Bunun için de organize olmamız gerekiyor.

Bu işi nasıl yapacağız, hep beraber yapacağız. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile birlikte. Bununla ilgili biz burada bir büro kurulmasını talep ettik, Adalar’da bir büro olsun, zaten bir koordinasyon bürosu var. Adalar’da bir büro olsun, başta kültürel ve tarihi miras yapıları olmak üzere diğer sivil yapılar da dahil güçlendirilmesi ile ilgili yönetmelik çerçevesinde –şu anda mecliste bir yönetmelik hazırlığı var, yönetmelik bekliyor- bunun daha da geliştirilmesi gerekiyor. Bunun ilk uygulanacağı yerlerden biri Adalar, Fatih Eminönü ve Boğaz. Biz dedik ki, böyle bir büro oluşturursak, böyle bir büroda neler olmalı? Adalar’ın insan kaynaklarını da kullanarak bir insan kaynakları havuzu oluşturmak gerekiyor. Ayrıca yerelde katılım da sağlanması önemli. Neler yapılacak? Tespitler yapılacak, bir envanter çıkarılacak, belgeleme yapılacak. Farklı tipolojideki yapılar için bir projelendirme yapılacak. Proje geliştirme faaliyeti yürütülecek. Ayrıca her ne kadar mikro bölgeleme yapılmışsa da parsel bazında zemin etütleri yapılması gerekecek. O envanterini yaptığımız yapılarla ilgili yeni zemin etütlerine bakmak gerekiyor. Ayrıca Adalar’daki ilgili meslekteki insanların bu konuyla ilgili eğitimi konusu da önemli. Karşımıza çıkacak sorunlarla ilgili hukuk danışmanlığı konusu da gerekecek. Mesela bana sokakta soruyorlar. 6306 sayılı Kanun değişti, şimdi ne yapacaklar? – 6306 konusunda şerhler yazmıştım zamanında-  6306’da çok ciddi değişiklik yaptılar, yapılan değişiklikle ne dediler? Kentsel Dönüşüm Başkanlığı getirdiler. Ve 2012’de 6306 çıkarılırken, karar mekanizmalarında AFAD vardı, Belediyeler vardı, Başbakanlık vardı, şimdi ise karar mekanizmalarında Kentsel Dönüşüm Başkanlığı var. Zaten 6306 sayılı kanunda bütün bakanlık sözcükleri silindi, yerine başkanlık kelimesi getirildi. Dolayısıyla böyle bir kanunla karşı karşıyayız. Şimdi bu kanun Adalar’ın sorununu çözmüyor, çok güçlü bir yerel yönetime ihtiyacımız var hem ilçede hem de İstanbul’da. Finans danışmanlığı da gerekiyor. Şimdi “yarısı bizden” diye bir kampanya var, ben daha örneğini görmedim. Güçlendirme yapılacak diyelim ki, mimar, mühendis gelecek, birçok teknik çalışma yapılacak, bunun masrafı nereden çıkacak? Tarihi yapılar için bildiğim kadarıyla mevzuatta bir şeyler var, destek falan ama, kredi faizlerinin %50’yi geçtiği bir ortamda bunlar ne olur bilemiyorum. Dolayısıyla finans danışmanlığı da burada önemli. Banka tarafından da yerel yönetim tarafından da bir katılım olması gerekiyor. Avcılar’da bu denendi. Belediye şirketi, banka ve müteahhit üçgeninde bir koordinasyonla bu sorunlar çözülmeye çalışılıyor. Bir de yapı türlerine göre öneriler derledik, Ben, Ali Erkurt ve Asu Aksoy birlikte bunu yazdık, burada bina türlerine ve tipolojilerine göre güçlendirme ile ilgili neler yapılması gerektiğiyle ilgili önerilerimiz var.

Loader Loading...
EAD Logo Taking too long?

Reload Reload document
| Open Open in new tab

Dolayısıyla bunu bilimsel bir toplantıda yayınladık. Elimizde böyle bir eylem ve strateji planı var. Bunun, İBB; KUDEP, İstanbul Kültür Varlıkları Koruma Kurulu, Adalar Kaymakamlığı, Adalar Belediyesi, Adalar Kent Konseyi ve STK’larla iş birliği halinde, bu strateji ve eylem planının daha da geliştirilmesi ve bu konuda toplumun bir şekilde taleplerinin ve sesinin yükselmesi gerekiyor. Birileri de duysun Ankara’dan! Bu eğer bir çalışan model olursa Fatih Eminönü de başarılı olabilir.

Ali Mengü Şeker: Haluk Beye teşekkür ediyorum. Söz sırası şimdi Sayın Mısırlıoğlu’nda. Buyurun lütfen. (Alkışlar)

 

Loader Loading...
EAD Logo Taking too long?

Reload Reload document
| Open Open in new tab

 

Loader Loading...
EAD Logo Taking too long?

Reload Reload document
| Open Open in new tab